Ağustos 10, 2013

STARBUCKS - Gönlünü İşe Vermek

Bir tüccar,bir girişimci ya da bir profesyonel yönetici için meselenin birinci boyutu kendini geliştirmekten ve işini iyi öğrenmekten geçiyorsa ikinci boyutu ise hayal kurmaktan geçiyor kuşkusuz. Starbucks gibi bir dev işte bir hayalin ürünü.Bir hayal için dar bir bütçe ile kıtalar arası yolculuğun hikayesi.Vazgeçmemenin,kendine inanmanın ve en değerlisi işine ve de projene inanmanın bir hikayesi sevgili arkadaşlarım.

Starbucks!Geleneksel bir işin çalışan-yönetim-müşteri ilişkileri-marka duruşu-içerik-küresel yayılım bandında eşsiz bir hikayesi.Çalışanların özenle seçilip yetiştirildiği,insana evinde kahve içiyormuş hazzı yaşatan,çalışanların otuz iki dişinin müşterilere arz-ı endam edildiği,mağazalarında çalınan müziklerinin bile profesyonelce seçilip pazarlandığı bir marka!Howard Schultz ne diyor biliyor musunuz?"Her bir bardak kahveyi ilk kez hazırlıyormuşçasına..." işte öyle bir aşk,işte işe öyle bir sevgi,sadakat ve saygı.Ve tüm bunların neticesinde muhteşem bir başarı.

Kitabın içeriğine geçmeden bu kitabın alınma hikayesini anlatacağım.Popüler kültüre karşı olan ben denizin Starbucks'a karşı tarifi zor bir mesafesi vardı.Açık konuşmak gerekirse müşterilerinin bir çoğunun Starbucks'ın kapısından içeriye girme nedeninin bir bardak kahve ya da türevini içmekten ziyade "ben buradayım" diye bağırmasından kaynaklandığını düşünüyordum.Öyle ki milletimizin temel hastalıklarından biri olan basit şeylere çok çok farklı misyonlar yüklemesinin sonucu olarak Starbucks da nasibini almıştı.Gidenler kadar gitmeyenlerde hayli fazlaydı.Böyle bir ortamda ve böyle düşüncelerle müzmin müşterisi olduğum Beşiktaş'ta ki kitap evinde kitapları karıştırırken bu kitabı gördüm.Arka kapağında okuduğum cümleler ;"Seatte'ın liman bölgesinde tek bir mağazayla başlayıp on yedi bine küsur mağazaya ulaşmak ...,müşterilerin ruhunu etkilemek ve kurucusunun işini hayatının bir parçası haline getirmesi ..." gibi ibareler Starbucks'a olan tutumumun dışında bir girişimci adayı olarak benim dikkatimi çekmişti.Sahiden,dünya çapında on yedi bin mağaza açmak,öyle ya da böyle çok çok zor bir olaydı!Fiyatı da çok aşırı olmadığı için alayım istedim.Hazır 2011 Ramazan'ını da yaşıyorken oruçlu oruçlu hemen okurum diye düşündüm.Kitabın derinliklerine dalarken çok şey öğrendiğimi,gaza geldiğimi,kendime güvenimin daha da artığını ve hayal etmenin ne kadar önemli bir şey olduğunu fark ettim.Tüm bunların yanında işine saygı gereği ona inanmanın ve hatta inatçı olmanın öz sermayeden ve yönetici ya da tüccar ruhundan daha önce geldiğinin farkına vardım.Bir düşünsenize iki sene içerisinde iki yüz küsur yatırımcıya sunum yapıp,işinizi anlatıp sadece üçünden yatırım aldığınızı!İşte Schultz bu nedenle takdiri hak ediyor.Sorarım siz vazgeçer miydiniz?Ben yalan söylemeyeceğim,vazgeçerdim!Ve milyon tane insanın biri hariç vazgeçerdi!Vazgeçmeyen de işte Schultz oluyor ve on yedi bin şubeli bir imparatorluğun tahtında oturuyor.

Kitabın içeriğine gelecek olursak,
Kitap içerik olarak üç bölümden meydana geliyor.Schultz ve ona yardımcı olan Dori Yang Starbucks'ın hikayesini üç ana başlık altında anlatıyor.Bu üç bölümde,Starbucks'ın müşteriye yaklaşımını keza işçilerine karşı yaklaşımı,profesyonel yönetim tarzını,esnek olmayan bazı kararlarını,satışa sunulan bazı özgün ve yenilikçi ürünlerin meydana gelişini ve geliştirilmesini,ham madde ağının nasıl da profesyonelce kurulduğunu,bir şirket için yatırımların ne kadar önemli olduğunu,mevcut bir ürünün nasıl farklılaştırıldığını,fiyat ve değer ikileminin nasıl denklemleştirildiğini,alınacak risklerin nasıl mantıklı hale getirildiğini,bir şirketin kurumsal sosyal sorumluluk alanında nasıl etkili olabileceğini,şubelerin nasıl meydana geldiğini ve bir girişimci için yüreğinin ne kadar önemli olduğunu okuyacaksınız.

Kitabınızla birlikte keyifli zamanlar dilerim.Sağlıcakla kalın.Görüşmek üzere.